Ana içeriğe atla

İnsanın İki Yüzü | Çehov'dan Öyküler


 Gelin de bu yezitlerin, bukalemunların tavırlarına kanın! Çağımızda insanın inançlarını yitirmesi eski eldivenini yitirmesi kadar kolaydır. İşte ben de inancını yitirenlerdenim!

 Bir akşam atlı tramvayla eve dönüyordum. Benim gibi yüksek dereceden bir memurun tramvaya binmesi yakışık almaz, ama o gün kürkümü giydiğimden, kunduz derisi yakamı kaldırınca yüzümü kimse göremeyeceği için içim rahattı. Hem, biliyorsunuz, tramvayla yolculuk ucuzdur. Vaktin hayli ilerlemiş, havanın da soğuk olmasına karşın içerisi tıklım tıklım doluydu. Gerçekten beni kimse tanıyamadı, kunduz yaka beni tanınmaz insan yapmıştı. Yolculuğum rahat rahat sürerken bir yandan uyukluyor, bir yandan da vagonu dolduran sıradan insanları izliyordum.

 Tavşan kürkünden yakalı, ufak tefek bir adam dikkatimi çekti birden. «Hayır, o değildir. Bizimki olamaz!» diye düşünürken, «Yok! Ta kendisi!» demeye başladım. Gözlerime inanamıyordum. O muydu acaba?

 Tavşan kürklü yakalı adam, bizim dairede emrim altında çalışan memurlardan İvan Kapitonıç'a öylesine benziyordu ki! İvan Kapitonıç çelimsiz, ezik, sünepenin biriydi. Yerlere kadar eğilerek bayramınızı kutlamaktan, bayanların yere düşürdüğü mendilleri almaktan başka bir işe yaramazdı. Yaşının geçkin olmamasına karşın eğilmekten sırtı kamburlaşmış, dizleri bükülmüştü; kirli ellerini iki yanından hiç ayırmazdı. Onunla karşılaşmadan az önce kafasını kapıya çarpmış ya da ıslak tahta beziyle bir güzel pataklamışlardır, diye geçerdi aklınızdan. O süklüm püklüm duruşuna bakınca içiniz cız ederdi: Öylesine zavallı, acınacak biriydi işte. Beni gördüğü zaman da kaçacak delik arar, ne yapacağını şaşırırdı. Onu boğazlayacak, bir lokmada yutacakmışım gibi korkardı benden. Hele biraz azarlamayagöreyim, ayaz vurmuşçasına zangır zangır titremeye başlardı.

 Ondan daha ezik, daha suskun, daha umarsız birini gördüğümü anımsamıyorum.

 Yakası tavşan kürklü adam işte bu İvan Kapitonıç'ı getirdi aklıma. Nasıl da benziyorlardı birbirlerine! Bununla birlikte İvan Kapitonıç'ın mıymıntı, zavallı görünüşü yoktu yüzünde. Arkadaşlarıyla konuşurken, daha da önemlisi, siyasetten söz ederken kendini dinletmesini biliyordu. Elini-kolunu sallayarak öyle rahat bir konuşması vardı ki, hiç sormayın!

 — Hambet'in ölümü Bismark'ın ekmeğine yağ sürdü. Akıllı bir adamdı Hambet, biraz daha yaşasa Almanlara kök söktürürdü. En azından büyük bir savaş tazminatı koparırdı. Kendisi bir Fransız'dır ama gerçek bir Rus ruhu taşıdığına eminim. Yetenekli bir devlet adamıydı.

 Vay, vay! Bakın şu sünepenin söylediklerine!
 Biletçi ona doğru yaklaşınca bizimki Bismark'ı bırakıp berikine çullandı.
 — Bu tramvayın içerisi neden bu kadar karanlık, bakayım? Mumunuz mu kalmadı yoksa? Ben daha böyle bir düzensizlik görmedim! Haddinizi bildirecek biri yok da onun için. değil mi? Avrupa'da olsa size çoktan gerekli cezayı verirlerdi! Halk sizin için değil, siz halk için varsınız! Tanrı hepinizin belasını versin! Anlamıyorum, niye amirlerinizden biri gelip de bu durumu görmez?

 Az sonra ilerlememiz için bizleri uyardı:
 — Hadi, kıpırdayın biraz! Hey, sizlere söylüyorum! Oturanlardan biri şu bayana yer versin! insanlarda nezaket denen şey kalmamış! Biletçi, çabuk buraya gelin! Siz para toplamaktan başka bir şey bilmez misiniz? Bayana bir yer bulsanıza! Alçaklık sizin bu yaptığınız!
 Vay, teres vay! Suratına baktıkça inanasım gelmiyor. Hayır, hu bizim İvan Kapitonıç olamaz! Bizimki nereden bilecek Hambet'i, Bismark'ı? Böyle lafları almış mıdır ağzına?
 Beriki sigarasını yere atarak;
 — Ne yapalım? Düzen böyle gerektiriyorsa uyacaksın! Gel de bu adamlarla birlikte yaşa bakalım! Akılları şekilcilikten, gösterişten başkasına ermez! Bunların hepsi şaklaban, ikiyüzlü! Zor dayanıyorum, aralarında boğulacağım vallahi!
 Dayanamayıp bir kahkaha attım. Kahkahayı duyunca bizimkisi dönüp bana şöyle bir baktı. Kahkahamı tanımış, sırtımdaki kürkü görmüştü. Sesi birden titrekleşti, bir anda sırtı kamburlaştı, suratı çarpıldı, ardından sesi soluğu kesildi, elleri iki yanına yapıştı, dizlerinin bağı çözüldü. Bu ne büyük bir değişmeydi! Artık kuşkum kalmamıştı, bu bizim memurcuk İvan Kapitonıç'tan başkası değildi. Orada oturacak bir yere çöktü, burnunu tavşan kürkünün arasına sakladı.
 Zavallı adamın suratına bir daha baktım.
 «Bu sünepe, bu mıymıntı deminki lafları söyleyebilir mi? Söyleyebilir mi? Evet, söyleyebilir... İnanılması güç bir şey ama doğru... Ah seni hergele!» diye geçirdim içimden. Gelin de zavallı bukalemunlara inanın siz! Öldürseler inanmam. Kim ne derse desin kül yutmam!

Anton Çehov

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Patladı Patlayacak Bir Kursak

-bir umudumuz kaldı elimizde  şimdi onunla ovuyoruz sancıyan yaşamı iftar sofralarında gül şerbetlerin yerini alan  fare kanlı asit, biliyorum bu bir çocuk yalanı baretli sarı yelekli bir kravat  vuruyor ilk malayı bu yalana iş bununla bitse iyi ki iş hiç bitmez nasırlara deva olamayacaksa nivea pijamalarıyla kızlar o dev aynasında  foşur foşur yıkayamayacaklarsa yüzlerini dove'la -iş hiç bitmez bir sabun köpürürken niçin şiir yazılmasın  çocuk kanları boğuyorken mürekkebi kağıdın bükülüp sonuna geldiği bu anda  bir şiir yalnayak fosfor göğün altında dimdik! kederlerine barkod vurulmuş dünyanın  balta girmemiş ormanları da kalmadı  burkukları saracak iprek kumaş yarayı sağaltacak hint yağı yani ki vurulduğumuzla kaldık bire on metre kare dükkan için birbirlerini vururken oğullar kızlar bir adam gecelerden kovulurken doğranırken şehrimizin takımı  kıraathanede olmadık laflarla kırkyıl kırkyıl arayı açarken ihtiyarlar çukurda tepinen çocuklar g...

Ben Dirimle Doğrulurken

Sis boruları ötmeğe başladı yavrular Şimdi oradalar - Aşk delice kımıldamalı yatağından Sen bir yıldız kaymasıyla yatağından Üstüne alevleri alarak Kemikli bir aşk gencinin kollarından tutarak Sen kanın damarlara tutunamadığı anlardan Beni karnınla Bir göz boğuşmasına daha kandırarak Bul içe kapanık hayvanlarımı yalvarmalarınla Üzülmüş Belki dünya ile horlanmışım Ansızın çık oradan görün orada Bu siyah basmış kara akar deme - Başka olmalı gövdemi denetleyişin                               aşka hazır olan ... LARDAN. OKADIN'lardan Halk aşksızsa sokaklar           banka dükkânlarıyla doludur Ellerimi kâlb olmayan sularla                 ıslamaya alışır o kızlar - işte artık kaçmak - işte durmadan karşımızdayken bile - - ılık e...

Kurnaz Bay Mistik

''Bay Mistik kurnazdır. Sahib-it-taktiktir. Küfreder. ‘Küfür ediyorsun!’ der. Müfteridir. İftiraya uğradığını söyler. Bay Mistik o kadar kurnazdır ki bu marifeti yüzüne vurulduğu zaman : “- İspat edin! diye böbürlenir. Çünkü Bay Mistik bilir ki, onun küfürbazlığını, müfteriliğini, jurnalcılığını ispat etmek için, şimdiye kadar yaptığı ‘polemik’leri teker teker, yeni baştan neşretmek lazımdır. (…) Halbuki bu yapılmaya değer bir iş değildir. Hem çok uzun sürer, çok yer tutar, hem de bilineni bir daha bildirmek gibi komik bir şey olur. (…) Dedim ya, Bay Mistik kurnazdır. Sahib-it-taktiktir. İşte yine bu kurnaz Bay Mistik’e ‘iftira?!’ ediyorum. Diyorum ki : Onun kurnazlığı bir fırıldağın kurnazlığı gibidir. Bir bakarsınız : hudutsuz mücerret ‘hürriyet’ taraftarıdır. Sonra döner, ‘disiplinli’ hürriyetten yana çıkar. (…) Bir bakarsınız : ‘izm’le biten her çeşit mefhumun düşmanıdır. Sonra döner, bazı ‘izm’li mefhumlara bağlanır. Babıâli caddesinde Kont de Larok gibi dolaşı...