Ana içeriğe atla

a ş k o l s u n


aşk için söylediğim her şeyi bir daha söylerim,
sakin, mutsuz ya da yırtıcı,
herkesin ağzındaki o sonsuz acı,
belki de bundandır..

nasıl ayrı yaşarım inandığım şeylerden?
onları elbette bir daha, bir daha söylerim,
usul usul ve usla birlikte akıcı
kandır.

aşk isterim, aşk olsun isterim,
yaşamanın sonu, ölümün başlangıcı.
kıyılarda yürürüm, sindiririm kıyıları..

of güçlü macun içine kat beni,
kanım koyulaştırsın kırmızıyı.
anadolu'da bir yerden bir yere giden biri,
belki bir kirazı hatırlar,
bir denizi kesinlikle hatırlamaz,
belki hepsini birden hatırlar da bilemez,
ne zamandır..

aşkolsun ne zaman,
aşkolsun tiyatro geceleri,
aşkolsun “bravo” sesleri,
aşkolsun anadolu otobüsleri...

aşkolsun bildiğim ışık
biz birden türeriz istanbul'da ve heryerde
görünmez bir mutsuzluğu söyleriz
bilge kayalarla
çarpılan ebonitler
oluşturur tersliğimizi.
ey canım, güzel yüzlüm
suyunda denizleri bulduğum
bilmediğim yerlerimdeki sancı
bana bir şey söyle güleyim
bir şey daha söyle
inandır.

bir şey daha söyle istersen
beyaz olabilir
suya falan benzeyebilir
bir adaya benzeyebilir..

Turgut Uyar

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Patladı Patlayacak Bir Kursak

-bir umudumuz kaldı elimizde  şimdi onunla ovuyoruz sancıyan yaşamı iftar sofralarında gül şerbetlerin yerini alan  fare kanlı asit, biliyorum bu bir çocuk yalanı baretli sarı yelekli bir kravat  vuruyor ilk malayı bu yalana iş bununla bitse iyi ki iş hiç bitmez nasırlara deva olamayacaksa nivea pijamalarıyla kızlar o dev aynasında  foşur foşur yıkayamayacaklarsa yüzlerini dove'la -iş hiç bitmez bir sabun köpürürken niçin şiir yazılmasın  çocuk kanları boğuyorken mürekkebi kağıdın bükülüp sonuna geldiği bu anda  bir şiir yalnayak fosfor göğün altında dimdik! kederlerine barkod vurulmuş dünyanın  balta girmemiş ormanları da kalmadı  burkukları saracak iprek kumaş yarayı sağaltacak hint yağı yani ki vurulduğumuzla kaldık bire on metre kare dükkan için birbirlerini vururken oğullar kızlar bir adam gecelerden kovulurken doğranırken şehrimizin takımı  kıraathanede olmadık laflarla kırkyıl kırkyıl arayı açarken ihtiyarlar çukurda tepinen çocuklar g...

Deli Gibi Uykum Var Nermin

Deli gibi uykum var Nermin gözlerimi yumsam mayınlar patlayacak çobanlarımda kuzular geceye kırık bir kaval gibi dizilecekler elimden hiçbir şey gelmiyor inan dünyasız kaldıkça böyle aklıma seni düşürüyorum karnıma bir tank giriyor gibi seni düşünüyorum alnımda harp kaşlarıma basa basa yürürken çehreme çalınmış hilal kalbimden küllerle fışkıracak neredeyse dönüp baksan ölümün elimden olacak bir terazi bozacak eski bir teraziyi morga mor çalacak pıhtılaşan kan terlemeyen bir at patlayacak koşarken dönüp baksan Şeddad’ı indirecek kıyamet! tül rüzgarla değil artık güneş bile battı savrulan balyoz içinden geçiyor buharın tutan el yarıyor suyu kan zerk aleminde seninle dolanırken kuyumu kıyıldı nikah ölsem de durur nişanı ben bir tek damarımı bilirim onun da adı Şah! deli gibi uykum var Nermin şuramda sen gecenin üçünde çevirmeme girmişsin o dakka telsizime ela gözlü türküler çalmışlar ve devletin dinlenmeden dinleyen dinlileri dillerimi işkenceye ...

Cananını Kasteder

Bağda gülden bahseden yanağını kasdeder Serviden söz açanlar endamını kasdeder Dilbere vasıl olmak dar-ı dünyadan murad Aşık aşkın derdi ile dermanını kasdeder Bu fani dünya için değmez kuru kavgaya Ecel ki bu dünyanın ziyanını kasdeder Yıldızlardan yücedir gözyaşı eşiğinde Bu bulutlar ahımın dumanını kasdeder Ey Avni beyti bozma bahsi ağyar eyleyip Şiir o ki sadece cananını kasdeder Bu fani dünya için değmez kuru kavgaya Ecel ki bu dünyanın ziyanını kasdeder Gözümden akan yaş mıdır kan mıdır Lebun yadına lal-u mercan mıdır Gönülde ne var ise faş etti göz Seni sevdiğim yar pinhan mıdır Gözüm ile derya nice bahseder Gözüm gibi ol gevher efşan mıdır Gönül ızdırap ile oldu helak Gelin görün ol afeti can mıdır Demiş Avni’ye ben cefa etmezem Ona cevreden yoksa devran mıdır Avnî Kasd: Niyet. Tasavvur. İsteyerek. Niyet ederek. Dil-ber: (Farsça) Gönül alan, kalbi çeken. Güzel, dilber. Vâsıl: Ulaşan, erişen, kavuşan. Hakka vâsıl olan. Dâr: Yer, mekân, konak. ...