Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Patladı Patlayacak Bir Kursak

-bir umudumuz kaldı elimizde  şimdi onunla ovuyoruz sancıyan yaşamı iftar sofralarında gül şerbetlerin yerini alan  fare kanlı asit, biliyorum bu bir çocuk yalanı baretli sarı yelekli bir kravat  vuruyor ilk malayı bu yalana iş bununla bitse iyi ki iş hiç bitmez nasırlara deva olamayacaksa nivea pijamalarıyla kızlar o dev aynasında  foşur foşur yıkayamayacaklarsa yüzlerini dove'la -iş hiç bitmez bir sabun köpürürken niçin şiir yazılmasın  çocuk kanları boğuyorken mürekkebi kağıdın bükülüp sonuna geldiği bu anda  bir şiir yalnayak fosfor göğün altında dimdik! kederlerine barkod vurulmuş dünyanın  balta girmemiş ormanları da kalmadı  burkukları saracak iprek kumaş yarayı sağaltacak hint yağı yani ki vurulduğumuzla kaldık bire on metre kare dükkan için birbirlerini vururken oğullar kızlar bir adam gecelerden kovulurken doğranırken şehrimizin takımı  kıraathanede olmadık laflarla kırkyıl kırkyıl arayı açarken ihtiyarlar çukurda tepinen çocuklar g...

Bakır Bakraç

hayata diş geçiremeyecek bir yaşta bir kundakta şangır şungur akıyor feza ben oradan geldim  tabanlarımda izi bir uzun yolun sabahın yaşamdan artık  tat vermeyen masasında kirpiklerin çırpışı bir duvarcının tellak vergisiyle ömrü geçen  kadınların ekmeklerinde bir katık gibi durur  kirlenen entari korkusu  kökleri gaybın çukurlarına salını  topraktan yevgiler taşıdım parmak uçlarımda anamın korunak sütü için  büyümeye yetmeyecek lokmaların açığını  dünyanın tali yollarında kapadım arnavut kaldırımlardan geçerken o halayık kederi bir gemi dolusu hayvan sığ sulardan koparken  yüreğin sandıkları sımsıkı gecede  ve çiziklerle dolu aynanın karşısında  yutkunduklarım genzimde küf hiç ırgalanmak dilemedim bir kalbin serin odalarında  ne tokaçlanmış kaba yünlü bir yastık  ne ılık sularda ovmak çentik dolu yüreği  kavminden gayri kalmış bir tufanın bekçisiyim  kavı yok bir kibritin uzun bekleyişi içinde  şimdi bir su...

Kötücül Kuşların Tüneği

bir sabana varmıyor mu ceyransız  eviçlerinin hatrına düşen  her hikayenin sonu  ellerinde bir nacak yok mu artık dul  saçları kınalı dizlerindeki ağrıyı yoklayaraktan  doğrulurken ilmek değişirken  bugüne bir el olan kadınların anlatısında  toprak kireç ve doğum sancısı yok mu  hatırlıyorum bu komodini aynayı da  ölü çoktan öldürülmüş bir yüze  artık katlanamamanın kırçıl rengi  aynada küçük sırça parmaklar  bir taze sofranın akşam vakitlerinin habercisi  yolla büyüyen otobüsler şehir meydanlarında  en olmayan bir duygu insan tabiatında  acının umudun insanlığımızın ötesinde bir duygu kiracı yolcu otobüsleri  ve içinde taş yufka kömür mangal  yolcu otobüsleri  yol düşünce içine insanın  değişir seher ve gurub vakti  değişir şeritle birlik tütün saran el  mavu direklere gerili telde bir yaşmak  şıp şıp damlar o korkunç yalnızlığına insanın  ve yuka kaplarda gurbet mayalanır...

Löküs

ve yeşil çaputlar o kiraz yüzlü kız ceplerime kımıltılı harfler bıraktı sanarak tutundum inanmanın inceldiği yerden bakır ve suyla uyandım sıçrayarak aşkın bana giydirdiği sırmalı cepken cepsiz cepken yelsiz yelken ve bahar anamın dizinde muhayyel sevgilimdin benim en pak köşemin sıcak minderinde acı otlar çiğnedim şimdi şekerler niye yılların yüzümde teptiği atlar o sessiz ayna ve bir suda gömülü yüzün ağrıyor gök yerlerim hatra geldikçe şimdi ben anamın dizinde hâlâ bididik oğlan senin elbet vardır saçlarını okşayan ve bu bahar geçince ekşiyince kiraz elimde bir löküsle atlayacağım o suya ramazan arslan 

tek tığlı terli terzi - ramazan arslan

hatırla yakınlığım tavan ve gözlerim arasındaki boşluk kadar yakın kadar uzak kadar boşluk  uyku bilmem rüyalarımda kendimi ırgalarım  belki de bu suya tersinden bırakıldım  bana ölürken adımı hatırlatın  tavan artık görünmez olduktan  yaşamaya elverişli çaputlarla  sallandığım kundağı o evle birlikte  yakın  o ev ki  hazzın yaşamın binbir örgüsü orada orada tek bir tığ bir çift el  el olmayan eller arasında  kapılar ardında yanık bağır kokusu  ve uzun mermer koridorlarında  bir insan cümbüşü  açmıyorum seslerden bir ses olmaya  çıkmıyorum, hem çalmıyor kapım  mahremiyetin bezeli kucağına bırakmasam da kendimi çamur ağıyor suyuma  bir hayat nasıl berkitilir daha başka  bilmiyorum  is ve ses bir tarafa  gece bir kına yaşmağı gibi  benim üzerime onların üzerine yüreğimize iniyor ve indiği yerde  ona bırakıyorum kendimi palas pandıras  ah kendi yumağında debelenirken eprimek...

kötücül kuşlar tüneği - ramazan arslan

bir sabana varmıyor mu ceyransız eviçlerinin hatrına düşen her hikayenin sonu ellerinde bir nacak yok mu artık dul saçları kınalı dizlerindeki ağrıyı hatırlamamaya çalışaraktan doğrulurken ilmek değişirken bugüne bir el olan kadınların anlatısında toprak kireç ve doğum sancısı yok mu hatırlıyorum bu komodini aynayı da ölü çoktan öldürülmüş bir yüze artık katlanamamanın kırçıl rengi aynada küçük sırça parmaklar bir taze sofranın akşam vakitlerin habercisi yolla büyüyen otobüsler şehir meydanlarında en olmayan bir duygu insan tabiatında acının umudun insanlığımızın ötesinde bir duyguya kiracı yolcu otobüsleri ve içinde taş yufka kömür mangal yolcu otobüsleri yol düşünce içine insanın değişir seher ve gurub vakti değişir şeritle birlik tütün saran el mavu direklere gerili telde bir yaşmak yuka kaplarda gurbet mayası tahammülfersa yüzlerde beliren nursel sana sana sana inanıyorum bir sac sıcaklığında yürek bir çeşme kurnasında dağ önlerinde dudakların o yorgun kıpraşında bana yüzler hatırl...

dinar yolunda devrilen bir fordun şoför ahmet için yaktığı ağıt

ah ahmet ah sana söylediler de yollar bozuk dinar üstünden gitme diye hani köprülerde yavaşlayacaktın delibozuk bir uçurtmaydın ahmet takıldın tellere sonunda ittin ursuzdun oruspu çocuğuydun esrar boyalı ispirto eroin çirkefliğin daniskası sende bir gün tatlı bir sözünü mü işittim bari kırk yılın başında bir bu da senin diye bir çift yeni lâstik alsan biliyorum tapondum forttum 45 modeliydim lâkin ellerine yangındım ahmet ah domuz ah nasıl da karıştırırdın ötemi berimi sevgi derdim de sana dinletemezdim aklın hep yollu karılarda sevgi bir uğraştır derdim sana taksicilik parçacılık gibi herşeye razıydım sırf anlayasın diye nemene şeydir sevgi gözüme bir kız da kestirmişti o müftülerin nazmiye handiyse yapacaktım aranızı sizi çamlıklara götürecektim yeşil halılarımı serecektim altınıza bilirim ne allahın gazebi olduğunu tam kızla hır çıkaracağın zaman göğün mavisini göstertecektim sana herşeye razıydım sırf anlayasın diye nemene şeydir sevgi böyle bok yoluna gidecektin madem bari ben çi...