Ana içeriğe atla

Bakır Bakraç

hayata diş geçiremeyecek bir yaşta
bir kundakta şangır şungur akıyor feza
ben oradan geldim 
tabanlarımda izi bir uzun yolun

sabahın yaşamdan artık 
tat vermeyen masasında kirpiklerin çırpışı
bir duvarcının tellak vergisiyle ömrü geçen 
kadınların ekmeklerinde bir katık gibi durur 
kirlenen entari korkusu 

kökleri gaybın çukurlarına salını 
topraktan yevgiler taşıdım parmak uçlarımda
anamın korunak sütü için 

büyümeye yetmeyecek lokmaların açığını 
dünyanın tali yollarında kapadım
arnavut kaldırımlardan geçerken o halayık kederi
bir gemi dolusu hayvan sığ sulardan koparken 
yüreğin sandıkları sımsıkı gecede 
ve çiziklerle dolu aynanın karşısında 
yutkunduklarım genzimde küf

hiç ırgalanmak dilemedim bir kalbin serin odalarında 
ne tokaçlanmış kaba yünlü bir yastık 
ne ılık sularda ovmak çentik dolu yüreği 
kavminden gayri kalmış bir tufanın bekçisiyim 
kavı yok bir kibritin uzun bekleyişi içinde 

şimdi bir su kenarı ve dilimde 
büyümenin hamuruna üfrülü birkaç dua 
diledim 
yaşamla aramdaki teyeli 
berkitsin dite yüzlerden bir yüz değil 
yüreğini sezdim 

ne vakit ya allah dedimse burçlarına 
sıyrılan bir okun seyri hala şuramda 
yaşmaksız içtiğim o sütün tılsımı geçti 
ve sen tığı kalbimden başladın döndürmeye
bilemedim 

ramazan arslan 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Patladı Patlayacak Bir Kursak

-bir umudumuz kaldı elimizde  şimdi onunla ovuyoruz sancıyan yaşamı iftar sofralarında gül şerbetlerin yerini alan  fare kanlı asit, biliyorum bu bir çocuk yalanı baretli sarı yelekli bir kravat  vuruyor ilk malayı bu yalana iş bununla bitse iyi ki iş hiç bitmez nasırlara deva olamayacaksa nivea pijamalarıyla kızlar o dev aynasında  foşur foşur yıkayamayacaklarsa yüzlerini dove'la -iş hiç bitmez bir sabun köpürürken niçin şiir yazılmasın  çocuk kanları boğuyorken mürekkebi kağıdın bükülüp sonuna geldiği bu anda  bir şiir yalnayak fosfor göğün altında dimdik! kederlerine barkod vurulmuş dünyanın  balta girmemiş ormanları da kalmadı  burkukları saracak iprek kumaş yarayı sağaltacak hint yağı yani ki vurulduğumuzla kaldık bire on metre kare dükkan için birbirlerini vururken oğullar kızlar bir adam gecelerden kovulurken doğranırken şehrimizin takımı  kıraathanede olmadık laflarla kırkyıl kırkyıl arayı açarken ihtiyarlar çukurda tepinen çocuklar g...

Ben Dirimle Doğrulurken

Sis boruları ötmeğe başladı yavrular Şimdi oradalar - Aşk delice kımıldamalı yatağından Sen bir yıldız kaymasıyla yatağından Üstüne alevleri alarak Kemikli bir aşk gencinin kollarından tutarak Sen kanın damarlara tutunamadığı anlardan Beni karnınla Bir göz boğuşmasına daha kandırarak Bul içe kapanık hayvanlarımı yalvarmalarınla Üzülmüş Belki dünya ile horlanmışım Ansızın çık oradan görün orada Bu siyah basmış kara akar deme - Başka olmalı gövdemi denetleyişin                               aşka hazır olan ... LARDAN. OKADIN'lardan Halk aşksızsa sokaklar           banka dükkânlarıyla doludur Ellerimi kâlb olmayan sularla                 ıslamaya alışır o kızlar - işte artık kaçmak - işte durmadan karşımızdayken bile - - ılık e...

Kurnaz Bay Mistik

''Bay Mistik kurnazdır. Sahib-it-taktiktir. Küfreder. ‘Küfür ediyorsun!’ der. Müfteridir. İftiraya uğradığını söyler. Bay Mistik o kadar kurnazdır ki bu marifeti yüzüne vurulduğu zaman : “- İspat edin! diye böbürlenir. Çünkü Bay Mistik bilir ki, onun küfürbazlığını, müfteriliğini, jurnalcılığını ispat etmek için, şimdiye kadar yaptığı ‘polemik’leri teker teker, yeni baştan neşretmek lazımdır. (…) Halbuki bu yapılmaya değer bir iş değildir. Hem çok uzun sürer, çok yer tutar, hem de bilineni bir daha bildirmek gibi komik bir şey olur. (…) Dedim ya, Bay Mistik kurnazdır. Sahib-it-taktiktir. İşte yine bu kurnaz Bay Mistik’e ‘iftira?!’ ediyorum. Diyorum ki : Onun kurnazlığı bir fırıldağın kurnazlığı gibidir. Bir bakarsınız : hudutsuz mücerret ‘hürriyet’ taraftarıdır. Sonra döner, ‘disiplinli’ hürriyetten yana çıkar. (…) Bir bakarsınız : ‘izm’le biten her çeşit mefhumun düşmanıdır. Sonra döner, bazı ‘izm’li mefhumlara bağlanır. Babıâli caddesinde Kont de Larok gibi dolaşı...