Ana içeriğe atla

Daktiloya Çekilmiş Şiirler


hiç kullanılmamış bir zamanın gözkapaklarını açıyorum
dünyamsın benim, zorbam, düzenim
bundan gözlerim göğe çevrili
ellerim denizde
hiç katılmadan sende yaşıyorum
dirimimsin benim
doğarken öldüğüm
aşağılık belirtileri sahipliğin, birleştirdi
ne geceyi ne gündüzü
kölelik yetişemedi aralık paylarına sevincin
üşümüşüm
bu yaklaşan kışla değil
deniz ürpertisi, göğün alacasıyla değil
ellerimin soğukluğu hep bir kalabalıkta
kaçışının gizini gönlünde tuttuğun
bilisiz aşkı/nı ver bana
üşümeyeyim
kendimizle oynayan güçsüz mahluklarız biz, yaptırımla ödülü gönlümüzde barışık tutan. mesafemiz kuyruğumuzla başımız arasında gider gelir, dehşetli sevincimiz bulunca ayrılmazlığını yengimizle yenilgimizin. devimimiz: felcimizin kaynağından fışkıran. güçsüzlüğümüz: kıvrak istemimizin yatağı. böylece doldururuz biz her kaygının, her doyumun kucağını.
az ışıkları yaşamın kabulümüzdür
kururken damarlarımızın son solukları
kalabalıktan arta kalan biricik ay ışığını
katmalı öyleyse görülmez akışına
yaşamlarımızın
“biz rengin değil
ara rengin peşindeyiz”
gerçek bilinsin, diliyoruz
düz, eğri, çapraz ya da değirmi
güzeldir açığa çıkışı yüreğin
sen bil ki, ben de seveyim
ve doğruluruz her karanlıkla
sarsılmanın yakın imgesinde
yüreğin burkulması
göz dayanıksızlığı
aşk azlığı
açılır ve kapanmaz
tarihin yakut yarası
ılık bir süzülüşle
geri dön hayat
bırakma yeryüzü salına
tünemiş pek kara kuşlar
örtsün bakışımı
görmek acısı sürsün
pencere tutsağının
düşsün hayatı suya
aşk küçük bir kilimdir
duvarlarıyla sayılan küçük bir deniz
sevgili küçük ölüm
dur ayaklarının altını anlayalım
kaşlarını, eksik kalan yerlerini
karlar kraliçesini ev içlerinin
tarihin sonsuz noktalama işaretlerini de
kaçalım kalık çalıkuşundan ve daha nelerden
ülkemizin kırmızı kayığıyla
o döker yine suçunu
örtse de sisle ayıbını gece
gece; ipek dokusu çözüldüğünde
ellerim: eksik cennetim benim
gerçek yasaktır
“ben babamın yuvarladığı
çığın altında kaldım”
çocukluğun kendini saf bir biçimde
akışa bırakması ne güzeldi
yiten bu işte
çok kullanılmış bir zamanın gözlerini kapattım
Nilgün Marmara

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Patladı Patlayacak Bir Kursak

-bir umudumuz kaldı elimizde  şimdi onunla ovuyoruz sancıyan yaşamı iftar sofralarında gül şerbetlerin yerini alan  fare kanlı asit, biliyorum bu bir çocuk yalanı baretli sarı yelekli bir kravat  vuruyor ilk malayı bu yalana iş bununla bitse iyi ki iş hiç bitmez nasırlara deva olamayacaksa nivea pijamalarıyla kızlar o dev aynasında  foşur foşur yıkayamayacaklarsa yüzlerini dove'la -iş hiç bitmez bir sabun köpürürken niçin şiir yazılmasın  çocuk kanları boğuyorken mürekkebi kağıdın bükülüp sonuna geldiği bu anda  bir şiir yalnayak fosfor göğün altında dimdik! kederlerine barkod vurulmuş dünyanın  balta girmemiş ormanları da kalmadı  burkukları saracak iprek kumaş yarayı sağaltacak hint yağı yani ki vurulduğumuzla kaldık bire on metre kare dükkan için birbirlerini vururken oğullar kızlar bir adam gecelerden kovulurken doğranırken şehrimizin takımı  kıraathanede olmadık laflarla kırkyıl kırkyıl arayı açarken ihtiyarlar çukurda tepinen çocuklar g...

Ben Dirimle Doğrulurken

Sis boruları ötmeğe başladı yavrular Şimdi oradalar - Aşk delice kımıldamalı yatağından Sen bir yıldız kaymasıyla yatağından Üstüne alevleri alarak Kemikli bir aşk gencinin kollarından tutarak Sen kanın damarlara tutunamadığı anlardan Beni karnınla Bir göz boğuşmasına daha kandırarak Bul içe kapanık hayvanlarımı yalvarmalarınla Üzülmüş Belki dünya ile horlanmışım Ansızın çık oradan görün orada Bu siyah basmış kara akar deme - Başka olmalı gövdemi denetleyişin                               aşka hazır olan ... LARDAN. OKADIN'lardan Halk aşksızsa sokaklar           banka dükkânlarıyla doludur Ellerimi kâlb olmayan sularla                 ıslamaya alışır o kızlar - işte artık kaçmak - işte durmadan karşımızdayken bile - - ılık e...

Kurnaz Bay Mistik

''Bay Mistik kurnazdır. Sahib-it-taktiktir. Küfreder. ‘Küfür ediyorsun!’ der. Müfteridir. İftiraya uğradığını söyler. Bay Mistik o kadar kurnazdır ki bu marifeti yüzüne vurulduğu zaman : “- İspat edin! diye böbürlenir. Çünkü Bay Mistik bilir ki, onun küfürbazlığını, müfteriliğini, jurnalcılığını ispat etmek için, şimdiye kadar yaptığı ‘polemik’leri teker teker, yeni baştan neşretmek lazımdır. (…) Halbuki bu yapılmaya değer bir iş değildir. Hem çok uzun sürer, çok yer tutar, hem de bilineni bir daha bildirmek gibi komik bir şey olur. (…) Dedim ya, Bay Mistik kurnazdır. Sahib-it-taktiktir. İşte yine bu kurnaz Bay Mistik’e ‘iftira?!’ ediyorum. Diyorum ki : Onun kurnazlığı bir fırıldağın kurnazlığı gibidir. Bir bakarsınız : hudutsuz mücerret ‘hürriyet’ taraftarıdır. Sonra döner, ‘disiplinli’ hürriyetten yana çıkar. (…) Bir bakarsınız : ‘izm’le biten her çeşit mefhumun düşmanıdır. Sonra döner, bazı ‘izm’li mefhumlara bağlanır. Babıâli caddesinde Kont de Larok gibi dolaşı...