Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hayyam'ın Sabahı

akşamüstü oturmuşum bahçede, ceviz ağacının altında. şakirtleri göndermişim; testiyi bir dikişte yarılamışım; sonra almışım udumu kucağıma… parmaklarım gezinirken tellerinde, çalgının, bekliyorum zekânın, sezginin, bilginin, akşamları evlerine dağılan yapı ustaları gibi, hesabı, hendeseyi bırakıp, birer birer seslere, nağmelere geri dönmelerini. bekliyorum, gelsinler de döksünler içlerini; söylesinler, bugün de, dünkü gibi, hayyamın elinden avucundan, tüylerinin, kemiklerinin ucundan süzülüp aktı, süzülüp aktı da zaman, avunsun diye ona, bu bir testi şaraptan, bu karnı oda doymayan udtan ve hüzün üstüne hüzünden, ah üstüne ahtan başka ne kıydı, ne bıraktı? ah, bu rüya gibi vadi, bu bahçe, bu havuz! bu ezgi kulakta, bu şarap damakta, toy düğün gecesinden kalan! bu tan yeri cömertliğinde körpe sine, bu alev gibi yakan dudaklar, ah, bu tatlı baş dönmesi! avuçlarımın arasında tuttuğum bu biçimli baş, bu benzersiz güzel gözler, bu güzel, bu derin, bu zeki… bunların hepsi, ey Kader, ...

Beklerken

Adını verdim sol tarafımdaki ağrıya Kötü bir şey demek değil bu kötü bir şey değil Kötü bir şey değil bu şikayet etmiyorum Bekliyorum.. Sual olunmaz hikmetinden meleklerin Ben özlemek derim hasret derim aşk derim Ne olur bir duble rakıyı paylaşsak derim Sen gülümsersin uzaklardan Ben beklerim.. Bu parkların hepsinden vazgeçebilirim Bu kitapların bu oyuncakların bu meyhanelerin Bunların işte ne varsa hepsinden vazgeçebilirim gelişini kolaylaştıracaksa Ama senin bir saatin var bilirim Bir saatin var senin yüreğime envai çeşit kuşlar konduracak Kolay geçmese de vakit Beklerim.. Çok zor geçmişti çocukluğum bahsetmiştim sana Annemin hep işi vardı babamın hep işi vardı Çok ağlıyordu kardeşlerim hepsinden bahsetmiştim Bunları anlatmıştım şikayet etmiyorum Yeter ki geleceğini söyle bana ara sıra Ses etmem, beklerim.. Yattığın odaları nasıl da merak ediyorum Kokladığın çiçekleri dinlediğin şarkıları Çarşafının kokusunu, tenini ille de tenini Nasıl da merak ediyorum sokak köpekleri...

Karanlık Duvarlar

I. Önünü alamıyorum bu kör gidişlerin yollarda Herkes bir yere gidiyor önünü alamıyorum Çaresiz direniyorum bu dönüm noktalarında kimse elini uzatmıyor Bir gürültülü yaşamağa gidiyor dünya boşalan bir deniz gibi Bu sesler ormanında kaybolan bir çağ bu. Nereye gitsem hep apartmanlar çıkıyor önüme Alıp başımı duvarlara çarpıyor bu yollar Gidip gelmelerim bu dar sokaklarda İnsanların koşup dolduğu bu dar yapılarda Bir kısır döngüye girmek için bütün çabalar Biz bunun için mi geldik. II. Kara ağaç gibi bağlıyım katı bir çağ bu Her şey bir makine düzenine gidiyor -düzen diyorlar beni çağırıyorlar- Irmak yatağına sığınıyorum sınırlı bir çağ bu Baktığımız her şeyde bir yalan kabuğu Bir mercek düzenine bağlanıyor gözlerimiz. III. Şu zaman çıkmazında alıp beni bir altmış yaşa bağlıyorsunuz Doğmadan ölüme yöneldik gerisi yok diyenler var Sınırlı yıl oyunlarına inananlar var Sizin güveniniz bir güneş düzeninde Ben mezarların karanlık çağına dayanıyorum Bir ağacı büyütüyoru...

Sis

Göğsümden geçerdi göç yolları kuşların. Yaşadım mı, düş mü, hayal mi ne kadar uzak. Bir başka kalpteki yerin kadardı hayat. Neyin peşine takılıp geldim bu bilinmeyen yere unutmanın sisini aralayan şaman! Ey Kuzey yıldızı! Kaybolan geceye yolunu gösteren şamdan içimin karanlığında korkan çocuğu koru. Hatırayı saklayan eşyanın eskimiş yorgunluğu yazlık sinemalar, taş plak, radyolu günler ve kalbin ilk ağrısı bir başka kalpteki yerin kadardı hayat. Her aşk başa dönmekti belki de hayata ve aşka hep geç kalan ben, kimi sevsem bir başkasını sevmiş olurdu. Göğsümden geçerdi göç yolları kuşların. Yaşadım mı, düş mü, hayal mi ne kadar uzak. Bir başka kalpteki yerin kadardı hayat. 1 Uykuya dalan bahçeyi uyandırmadan geçti de yağmurlu güz, kışı atlatamadı, toprakla kucaklaştı sokağın yaşlıları. Hatıranın karanlık dehlizlerinde yerini aldı, yeri göğü aydınlatıp yataktan aynaya yansıyan ışık koynunda sevişmekten tükenip bittiğimde, uçurtması bulutlara değen çocuk sevinci, kamaş...

Daktiloya Çekilmiş Şiirler

hiç kullanılmamış bir zamanın gözkapaklarını açıyorum dünyamsın benim, zorbam, düzenim bundan gözlerim göğe çevrili ellerim denizde hiç katılmadan sende yaşıyorum dirimimsin benim doğarken öldüğüm aşağılık belirtileri sahipliğin, birleştirdi ne geceyi ne gündüzü kölelik yetişemedi aralık paylarına sevincin üşümüşüm bu yaklaşan kışla değil deniz ürpertisi, göğün alacasıyla değil ellerimin soğukluğu hep bir kalabalıkta kaçışının gizini gönlünde tuttuğun bilisiz aşkı/nı ver bana üşümeyeyim kendimizle oynayan güçsüz mahluklarız biz, yaptırımla ödülü gönlümüzde barışık tutan. mesafemiz kuyruğumuzla başımız arasında gider gelir, dehşetli sevincimiz bulunca ayrılmazlığını yengimizle yenilgimizin. devimimiz: felcimizin kaynağından fışkıran. güçsüzlüğümüz: kıvrak istemimizin yatağı. böylece doldururuz biz her kaygının, her doyumun kucağını. az ışıkları yaşamın kabulümüzdür kururken damarlarımızın son solukları kalabalıktan arta kalan biricik ay ışığını katmalı öyleyse görülmez a...

Allahaısmarladık

Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın, Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git... Bir yarın göçtüğünü,çöktüğünü bir dağın Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git! Yavrusunun yoluna dalan bir dul bakışı Andırıyor ışıksız evinde pencereler. Biraz yeşermek için beklesin artık kışı Çağlayansız yamaçlar,suyu dinmiş dereler. Bir sarı yaprak gibi düştü gönlüm yoluna, Buğulu gözlerimden geçmediğin gün olmaz: Benim kadar titremez hiç bir yiğit oğluna, Hiç bir ana kızına bu kadar düşkün olmaz. Bin fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü, Alnından öz kardeşim öpse ben irkilirim. Değil yalnız ardına kimlerin düştüğünü, Kimlerin rüyasına girdiğini bilirim. Gözlerimi gün gibi kamaştıran yüzünü Daha candan görürüm senden uzaklaşınca. Sararırsın dönüşte görünce öksüzünü: Bir gelinlik kız olur aşkım senin yaşınca. Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın, Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git. Bir yarın göçtüğünü,çöktüğünü bir dağın Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!

Gelsen De Bir Gelmesen De

Artık olan oldu bize Gelsen de bir gelmesen de Gelemeyiz biz yüz yüze Gelsen de bir gelmesen de Hep kendini çektin naza Yok bahara yahut yaza Bıktım gayrı yaza yaza Gelsen de bir gelmesen de Bir candır bu bir andır bu Giden gelmez bir handır bu Dağ taş değil insandır bu Gelsen de bir gelmesen de Göreceğim bir boş kafes Ceset kalmış çıkmış nefes Nerde o can nerde o ses Gelsen de bir gelmesen de Osman Yüksel Serdengeçti

Aşıklar Sözlüğü

Çok zamandır düşündüm Bir sözlük yazsam aşıklar için Aşık arkadaşlarım için Mutlu etsem onları Harika insanlardır onlar Bir kandil yaksam ufacık Garip dostlar için Bir buğday tarlasına çevirsem kalbimi Aç olan kimseler için Yapsam kirpiklerimden bir çarşaf Atsam onu üzerine yorgunların Bilsem ah Nerden gelmekte hüzün kuşları Ve sevgi ağaçları ne zaman çiçek açacak Bulup çıkarsam yandığımız ateşi Milyonlarca, milyonlarca yıldır yakan Koca bir budalayım ben Bildim bileli kendimi Aşıklar adına konuşan Mümkün mü böyle söylemek Mümkün mü hapsetmek bir testiye denizi Ve yasemini alıkoymak Mümkün mü özlem çiçeklerini Bir kitap içinde dizmek Çeviren: İlyas Altuner Nizar Kabbani

Ah! Çok Memnun Oldum

Bunlardan önce, ah evet Bunlardan önce sessiz kalınabilirdi Saatler boyunca Ölülerin bakışı gibi sabit bir bakışla Dalıp kalınabilirdi bir sigaranın dumanında Dalıp kalınabilirdi bir fincanın şeklinde Halıdaki renksiz bir çiçekte Duvardaki belli belirsiz bir çizgide Kuru el ayalarında Perde bir tarafa çekilebilirdi ve görülebilirdi Sokakta yağmurun hızla yağdığı Renkli, küçük uçurtmasıyla bir çocuğun Ayakta durduğu, bir kemerin altında Eski bir at arabasının boş meydanı Aceleyle, hayhuylar arasında terk ettiği Devamlı aynı yerde kalınabilirdi Perdenin yanında ama kör ama sağır Bağırılabilirdi Gayet yalancı bir sesle, gayet yalancı bir sesle “Seni seviyorum” Güçlü bir adamın kollarında Güzel ve sağlam bir nesne olunabilirdi Deriden yapılmış sofra gibi bir vucütla Sert ve iri göğüslerle Bir sarhoşun, bir delinin, bir berduşun yatağında Bir aşkın temizliği kirletilebilirdi Zekayla aşağılanabilirdi Hayret verici tüm bulmacalar Sadece bulmaca çözülebilirdi Sadece saçma bir c...