Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

tanınmamak için şair

  aşırıya kaçtığımın farkındayım bunu söylerken müsrif ya da tutumlu ama söyleyeceğim çalışma masasında olmaz ama bir deneyelim nihayet şiirden bahsetmiyoruz burada burada nefretin ekonomiye etkilerinden mesaisi bitince ayakkabılarını değiştirip çıkan sekreter kederinden baksana yavrum burada populizm yapmaya çalışıyoruz şiirden bahsetmiyoruz… şurayı imzala ve geç bir kereden bir şey olmaz; serbest düşme yasası gökdelen mezarlıklar konusunda geri kaldık çok ileri gittik başarısızlıkta çocuklara yalan mı söyleyecektik yani nöbetçi eczanelerin karlılığını tartışmadık utangaç bıyıklı muhafazakarların gizli ilkesini bir kereden bir şey olmaz çünkü bir kereden herşey olur sandılar çağrı filminde bu yüzden antoni kuin oynadı orospuluk yerine topallığı tercih etti diye kızlar ben bu amfibik cemaatleri hiç anlamıyorum her yerdeler, her zamanlar, her şekilde sen anlıyor musun hüseyin, necat da anlamıyor güçlü bacaklara sahip olduk bana kalırsa afedersiniz fazla biletiniz var mı sorusunu sor...

İsmet Özel, John Maynard Keynes’ten Nefretimin Yirmi Sebebi

  1. Biz burada bin şu kadar yıl binlerce çocuk Ahrette buluşmacasına bahse tutuştuk Aşk dediğin değildiyse mastarların astarı Bahsin içine girmesindi ispiyonculuk Çocuktuk fide zehri açık adres saklı kın Kıyımızdan bizi seyretmeyi göze alanın Başını bulandırdık uçurummuşuz gibi Yıldırdık kim zapta yeltendi kanadı eli Sabah ışıdı ruhumuzda beliren ayıktırıcı açıyla Öğlenin esrimesiyle ruhun kurnasında burkulan İkindi vakti kurşun dökündüğümüz zaman Ruha su verilmiş gibi tam Ufacık bağrımızdan fırladı öteye Öteye ahrete mi? Uzağa şevk uyandıracak bir uzağa Orada cephemizde uf dedirtecek bir uzaklıkta ahrette mi? Vüs’atini kazanır kazanmaz bir alandan Bir oylumdan kazanır kazanmaz künhünü Döndü gerisingeri Dönüş o dönüştür Çocuğuyuz yaralardan berelere dönüşün Ötelerden çıkışın berileri yıkışın Bağrımız pişân sinelerimiz hıçkırıklı Neler neler kurutup bıraktığımız beden kıvrımlarında Sevinçten taştıkça yapmışız çocukluk heyecanıyla Sevinmese miydik? Taşmasa mıydık? Kırıp döktük Kıram...

Attilâ İlhan, Doktor Şandu’nun Esrarı

hayır 18 işimiz başka türlü bitmeyecek değil mi ki ben soğuk bir namlu gibi kuşkulu bir profil değil mi ki sen çıkıp çıkıp bir bıçak atıyorsun 12’den bırak öyleyse kısa devre yapsın johann sebastian bach bir kere de yalnızlığın trampetlerini dinleyelim şişedeki alkol iki ağır batarya tutar mı hiç belli değil. vurdukça vursa da yenilmeyiz avuçlarımızdaki portakal kokusuna değil mi ki ben nitrik asit terlemekteyim mendil mendil değil mi ki sen çıkıp çıkıp bir bıçak atıyorsun 12’den 18 seni yazdım küçük sezar gangster olmadan önce absent içip azar azar bir şiir gibi tamamladım çıkmamış çıkmayacak hiçbir yerde ne hoyrat kadınsın cam yeşili eteklikler giyen tıpkı o filmdeki gibi adını hatırlamadığım ne vakit bereni çıkarsan kıpkızıl saçların dökülür alnına hani bir telefonda kıstırmıştım sonu sıfırla biten seni küçük sezarın öldürüldüğü gece karanlıktan kapılar kırılmıştı sokak içlerine sığamamıştım açık saçık fıkralar anlatıyordun yine de. 18 seni yazdım niye yazdım bilmiyorum yeni kaşlar ...